Trabzonspor Kulüp Başkanı Ahmet Ağaoğlu, kulüp dergisinin özel şampiyonluk sayısına röportaj verdi. Ağaoğlu, Trabzonspor’un hangi şartlar altında olursa olsun her türlü türbülansın içinden çıkabilecek dinamiklere sahip bir kulüp olduğunu belirterek, “Ben bunu bildiğim, buna inandığım için göreve geldim. Neticede bugün gelmiş olduğumuz noktaya bakarsak haksız olduğum söylenemez. Yola çıkışım böyleydi. Bir de tabii şu; çok sevdiğim, sevdalısı olduğum kulübün kamuoyunda bu şekilde algılanmasına da bir isyandı benimkisi. Biraz da bu var yani işin içerisinde özetle” ifadelerini kullandı.
“Şampiyonluk kupasının arkasına sığınamayız”
“Trabzonspor için herkes elinden gelenin fazlasını yapıyor” diyen Ağaoğlu, “Bugün bakıyorsunuz Allah sağlık versin, efsanevi başkanlarımızdan Şamil Ekinci bile rahatsız olmasına rağmen elinden gelenin ötesinde yine Trabzonspor ile ilgileniyor. Diğer tüm başkanlarımız aynı şekilde. Trabzonspor’da ‘ben yapacağımı yaptım’ deyip köşesine çekilen ne bir başkan ne bir yönetici var. Trabzonspor’u farklı yapan bir başka neden de bu. Herkes elinden geleni fazlasıyla yapıyor, hizmet etmeye devam ediyor. Benim için de şu var; borcumu ödedim diye bir şey yok. Benim bu kulübe borcum çok büyük. Öyle de tahmin ediyorum ki bu borcun tamamını ödeyemeden bu dünyadan göçüp gideceğiz. Herkesten helallik istendiği yerde kendim için söylüyorum; Trabzonspor’dan da helallik istenmesini ben şahsen isterim. Çünkü bize çok şey verdi. Hizmet ettiğimiz yapı sıradan bir yapı değil. Hizmet ettiğimiz yapı Trabzonspor. Ancak bu yapının içine girdiğiniz zaman büyüklüğünü kavrayabiliyorsunuz. Özellikle 1970’lerin öncesine gidersek İstanbul, Ankara yahut İzmir gibi bir şehirde kolaydır, her türlü imkanın olduğu ama yine de imkansızlıklar varmış gibi değerlendirildiği günlerde, oralardaki insanların bazı şeyleri başarması normal karşılanabilir. Ama ülkenin doğusuna gittiğiniz zaman orada bazı faaliyetleri gerçekleştirmeniz için ortaya koymanız gereken çaba, örneğin İstanbul’daki bir kurum, kulüp, şirket yahut kişinin göstermesi gerekenden 3-4 kat fazladır. Sıkıntıların olduğu bir coğrafyada, öyle bir dönemde Trabzonspor ülke futbolunun çok önemli bir değeri oluyorsa, bunu idrak ettiğiniz an bu sizi ürpertiyor bir kere! Nasıl ağır bir sorumluluk yüklendiğinizin farkına varıyorsunuz. İşte o fark edişi yaşadığınızda da, bunun karşılığını bir şampiyonlukla, iki şampiyonlukla ödeyebileceğinizi düşünmüyorsunuz. Bu noktada hedefi şampiyonluk üzerinden ifade etmek de doğru değil zaten. Her zaman söylediğim gibi burada önemli olan şey süreklilik. Sürdürülebilir başarıyı getirebilmek için ne yapıyorsak sağlam temellerin üzerine inşa etmeliyiz. Benim için bu şampiyonluk yapmaya çalıştığımız şeylerin küçük bir ödüllendirmesi… Yapmamız gereken o kadar şey var ki! Şampiyonluk kupasının arkasına sığınarak yapacağımızı yaptık deyip bir köşeye çekilirsek Trabzonspor adına hayatımızın hatasını yapmış oluruz” açıklamasını yaptı.
“Trabzon’da Cumhuriyet’ten önce futbol müsabakaları yapılıyor”
Ahmet Ağaoğlu, bazı kulüp başkanlarının Trabzonspor’la alakalı ifadelerini görünce tekrar tekrar düşündüğünü belirterek, “Kulüp başkanlığı yapacak insanların sadece kendi kulüpleri ile değil ülke futbolunun tarihini de belli ölçüde bilme zorunlulukları var. Ülke futbol tarihinin sadece kendileri ile sınırlı olduğunu düşünen insanların oluşturmaya çalıştığı bir algı da var. Ertesi gün ‘Parola Birinci Lig’ diye ilan verilmesinin altında yatan birtakım gerçekler var. Trabzon’da futbolun tarihi Trabzonspor ile başlamıyor. Cumhuriyet’ten önce Trabzon’da futbol müsabakaları yapılıyor. Temeli çok eskiye dayanan kulüplerimiz var. İdmanocağı, Necmiati, İdmangücü İdmanocağı-İdmangücü rekabeti de Trabzon’a çok şey katmıştır. Biz rekabeti çok seven bir toplumuz, şartlar ne olursa olsun rekabetten besleniyoruz. Bizde sabah evde başlar rekabet. Kapının dışına çıktığı zaman o rekabeti mahalle düzeyine taşırız. Mahalle karşı mahalleyle, ilçe diğer ilçe ile rekabet içindedir. Doğusu batısının, merkez ilçelerinin rakibidir. Bu, Trabzonspor’u bugün bu noktaya taşınan en önemli faktörlerden birisidir. Fenerbahçe ile Galatasaray birbirleri ile rekabet ederken, Trabzon kendi içinde yaşamıştır bu rekabeti ve bu rekabet Trabzon’da futbolu çok üst seviyelere taşımıştır. Ertesi gün verilen ilanın arkasında yatan bir diğer gerçek de şu; 1922 yılında Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı kuruluyor ve Trabzon bu kuruluşa ilk üye olan, fikstür dahilinde yerel ligini organize eden ilk üç şehirden biri. Cumhuriyet Türkiyesi’nde futbol adına basılmış olan kitap Trabzon’da rahmetli Süleyman Rıza Kuğu’nun yayımladığı Asosyeşın Futbol kitabıdır. Kısacası futbol Trabzon’da altyapısı çok sağlam temellere dayanan bir olgu. Büyüklerimiz Birinci Lig diye bir hedef belirlerken o ulaşılmaz bir hayal değil. Zaten Trabzon İdmanocağı’nın 1965’te Türkiye Kupası’nda Beşiktaş’ı elemesi, Trabzon futbolunun gücünün en belirgin göstergelerinden biriydi. Madem bu kadar güçlüydünüz, Trabzonspor daha önce kurulsaydı, 1959’da kursaydınız diyenler var. Onlar bir şeyi ihmal ediyorlar; 1960’larda Trabzon’dan İstanbul’a kara yolu ile üç günde geliyordunuz. Bu mesafede bir şehrin takımının böyle bir yapı içerisinde yer alması o zaman fiziki olarak zaten mümkün değil” şeklinde konuştu.
“Başarıdan uzaklaştığınız zaman gidip tarih mıncıklamaya gerek yok”
Trabzon eksenli bir futbol dünyası oluşturulmadığını belirten Ağaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İşte Trabzon eksenli bir futbol dünyası oluşturuluyor diyen insanlara verilecek en güzel cevap bu. Trabzon eksenli bir futbol dünyası oluşturulmuyor, oluşturulmaya da çalışılmıyor. Trabzon futbolu bu ülkede futbol oynanmaya başlandığı günden itibaren var olan bir olgu. Şimdi bunun kime ne kazandıracağı önemli. Tüm bunları yaptığımız zaman camiamıza, kulübümüze ve ülke futboluna ne kazandırıyoruz. Ben bunu şu şekilde görüyorum; günümüzde başarıdan uzaklaşmaya başladığın zaman tarihe bakmaya, tarihi kurcalamaya başlıyorsun. Benim zaten köklerim belli. 1967 yılında Federasyon Başkanı Orhan Şeref Apak’ın ama aynı zamanda Hasan Polat’ın desteğiyle Trabzonspor kuruluyor. Bunun öncesinde Trabzonspor’un yapı taşı bu kulüpler. Bu kulüplerin derinlerine baktığınız zaman 1. Dünya Savaşı’ndan da önce, 20. yüzyılın başına kadar gidiyor. Biz bunları bilelim, ama başarıdan uzaklaştığınız zaman gidip tarihi mıncıklamaya gerek yok. Dikkati alıp burada başka bir yere çekmeye gerek yok. Ama tarihimizi genç jenerasyonlara anlatabilmemiz lazım. Bunu çok önemsiyorum.”
“Önümüzdeki sezon altıyapıda uygulamaya koyacağımız bir model üzerinde çalışıyoruz”
Ağaoğlu, “Önümüzdeki sene uygulamaya koyacağımız bir model üzerinde çalışıyoruz. Ama önce şu transfer dönemini ve Şampiyonlar Ligi sürecini bir atlatalım da. Bu dış destekli bir model, bu modeli hayata geçirmek istiyoruz. Sistem, program ve denetim açısından dış destekli diyebilirim. Ama öncesinde atlatmamız gereken süreçler var. Ondan sonra altyapımız yeni bir yol haritası doğrultusunda yeniden programlanacak. Performans analizi sürekli olarak yapılacak, gelişim göstermeyen, yetersiz kalınan noktalar rehabilite edilecek ve bu şekilde yola devam edilecek. Bununla ilgili çalışmaları şimdiden başlattık” ifadelerini kullandı.
“Sahaya ben de atlardım”
“Başkan koltuğunda değil de taraftar olsaydım sahaya ben de atlardım” diyen Ağaoğlu, “Bir kere kafadan sahaya ben de atlardım! Niye atladığımı bilmezdim ama orada olmalıyım düşüncesiyle kesin atlardım. Yürüyerek, marş söyleyerek Meydan’a giderdim ve Meydan’da da sabahlardım. Fiziki olarak o enerjiyi boşaltırdım kesin. 1984 şampiyonluğunu iyi hatırlıyorum. O zaman bile, arabanın üstüne bayrak asıp Bağdat Caddesi’nde tur atmış, üç beş taş yemiş, arabanın camını kırmış, sonra oradan dönüp Acıbadem’de iki tur daha atmıştım. Ama taraftar olmakla yönetici olmak bambaşka şeyler işte. Orada sadece o insanların beklentisini karşılamış olmanın yaşattığı büyük bir mutluluk vardı” şeklinde konuştu.