Türkiye’nin asbest tablosu

İçerdiği asbest ve tehlikeli kimyasallar nedeniyle tartışmaların odağında olan São Paulo gemisi perşembe gecesi Brezilya’nın Rio limanından İzmir-Aliağa’ya gitmek üzere yola çıktı. Türk Tabipleri Birliği, DİSK, KESK, TMMOB ve Türkiye Barolar Birliği’nin de aralarında olduğu sivil toplum kuruluşları, içerdiği asbest ve pek çok toksik-tehlikeli atık nedeniyle São Paulo’nun Türkiye’de sökümüne karşı çıkıyor ve geri gönderilmesini istiyor.

Ancak Türkiye’deki asbest tehlikesi São Paulo ile sınırlı değil. Asbestli ürünler amyant adı altında günlük hayatta kullanılmaya devam edilirken, asbest sökümü ve bertaraf etme sürecinde de denetimler yetersiz bulunuyor.

Türkiye’de Avrupa Birliği (AB) uyum yasalarına paralel 2010 yılında yapılan düzenleme ile asbestli ürünlerin satışı, ithalatı ve üretimi yasaklandı.

Fransızca karşılığı

Ancak tespitler yasağa rağmen asbestin Fransızca karşılığı olan ‘amyant’ adı altında yaygın biçimde kullanıldığını gösteriyor.

İnternette pek çok online alışveriş sitesinden amyant malzemeler bireysel olarak satın alınabiliyor. Bunlar arasında yanmaz bant, eldiven, elyaf, tel, conta, sac ayak, egzoz sargısı, soba borusu gibi ürünler bulunuyor.

DW Türkçe’ye konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emre Gürcanlı, 2006 yılında Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından işçi sağlığı ve iş güvenliğini etkileyen bazı maddelerin ithali ile ilgili bir tebliğ çıkarıldığını ve asbest içeren malzemelerin ithal edilmesinin izne bağlandığını belirterek 31 Aralık 2010’da yürürlüğe giren yönetmelikle ise Türkiye’de asbestli malzeme üretilmesinin ve satılmasının kesinlikle yasaklandığını söylüyor.


İçerdiği asbest ve tehlikeli kimyasallar nedeniyle tartışmaların odağında olan São Paulo gemisi perşembe gecesi Brezilya’nın Rio limanından İzmir-Aliağa’ya gitmek üzere yola çıktıFotoğraf: DHA

Yönetmelik değişikliği ile 2006-2010 yılları arasında kısmen yasaklı olan asbestin AB’ye uyum çerçevesinde tamamen yasakladığını vurgulayan Gürcanlı, “Burada malzeme olarak tek başına asbestin kullanımı vesaire değil, aynı zamanda asbest içeren eşyaların piyasaya sunulmasını da yasaklayan, bakın altını çiziyorum, kullanılması vesaire değil, piyasaya sunulmasını da yasaklayan bir değişiklik yapılmış oldu” diyor.

İthalat ve yurtiçi üretim var

Asbest ve Tehlikeli Atıklar Derneği’ne göre Türkiye’ye asbest en çok Rusya ve Kazakistan’dan geliyor. Ancak içeride yerli üretim de mevcut. DW Türkçe’ye konuşan Asbest ve Tehlikeli Atıklar Derneği’nden asbest söküm uzmanı kimyager Kenan Yıldız, verilerin de bunu teyit ettiğini söylüyor.

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği’nin kamuoyuyla paylaştığı veriler bu ürünlerin Türkiye’de üretilip ihraç edildiğini gösteriyor. Buna göre 21 firma işlenmiş amyant ve karışımlarını ihraç ederken, bu yılın ocak ayında 27,2 bin dolarlık ihracat yapıldı.

Asbeste ilişkin yönetmeliğe göre asbestin her türünün çıkarılması, işlenmesi, satılması ve ithalatı, asbest içeren her türlü ürünün ithalatı ve satılması, asbest ürünlerinin veya asbest ilave edilmiş ürünlerin üretimi ve işlenmesi yasak.

Peki yasak olmasına rağmen yurtiçindeki satışlar ve ihracat nasıl gerçekleşiyor?

Yönetmeliğin çok net olduğunu ifade eden Doç. Dr. Gürcanlı, “Yani bunların satışı yapılamaz. Burada bir denetim eksikliği var. Artık oradaki o süreçler, izin alma süreçleri vesaire nasıl gerçekleşiyor onu bilmiyorum ama burada da çok sıkı bir denetim olması gerçekten gerekli” ifadelerini kullanıyor.

Geniş bir alana yayılabiliyor

Çapları 5-10 mikron arasında değişen asbest lifleri bir saç teli kalınlığının yaklaşık 10’da biri civarında. Bu nedenle çok uzun mesafeleri kolaylıkla kat edebiliyor ve hem işçi sağlığı hem de çevre sağlığı açısından önemli bir risk faktörü oluşturuyorlar.

Asbest yönetmeliğinde asbestin sökülmesi ve bertaraf edilmesi ile ilgili pek çok önlemle birlikte bazı sınır değerler bulunduğuna işaret eden Gürcanlı, bu sınır değerlerin ise asbestin sağlık riskinin derecesiyle ilişkili olmadığını vurguluyor.

Emre Gürcanlı, “Oradaki limit sen bunun altında asbest alırsan sana hiçbir şey olmaz anlamına gelmiyor. Orada riskin derecesini ve önlem derecesini ortaya koymuş oluyor. Kimi durumda belki bir maske yeterli iken, kimi durumda ki özellikle bina yıkımlarında, gemi sökümlerinde vesaire tam anlamıyla bir uzay laboratuvarı gibi bir tesis kurulması gerekiyor” diye konuşuyor.

Sağlık riskinde sınır değer yok

Asbestin sağlık riskine ilişkin herhangi bir sınır değer ise yok.

DW Türkçe’ye konuşan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Halk Sağlığı Kolu Üyesi Dr. Ahmet Soysal, “Şu kadar değerin üzeri insan sağlığı için zararlı, bu kadar değerin altı zararsız gibi bir değer yok. Sonuç olarak asbestle karşılaştığımız vakit az veya çok, zaman içinde sağlık etkileri ortaya çıkacaktır” uyarısı yapıyor.

Avrupa Birliği’nin yanı sıra pek çok ülkede kullanımı yasak olan asbest Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’na göre kanserojen etkiye sahip.

Soysal, asbeste maruz kalınması nedeniyle oluşan sağlık sorunlarını şöyle aktarıyor: “Asbest ile karşılaştığınız andan itibaren asbestozis başta olmak üzere nefes darlığı ile giden akciğer dokusunun bağ dokusu ile yer değiştirmesi ile devam eden solunum yetmezliğinin oluştuğu bir tablo ortaya çıkıyor. Ayrıca yine plevra kanseri mezotelyoma, akciğer kanseri yani tüm bu sağlık etkilerini yaşayacaksınız.”

Asbest ve Tehlikeli Atıklar Derneği’nin 2019’da yaptığı laboratuvar testlerine göre Türkiye’de çeşitli markalara ait pudralarda ve Eskişehir bölgesinde üretilen toprak kaplarda asbeste rastlanmıştı. Bu ürünlerin şu anda ne kadar denetlendiği ise bilinmiyor.

Sökümünde de denetim zayıf

Uzmanlar, asbestli malzeme satışının yanı sıra asbestin söküm ve bertaraf sürecinde de denetim eksikliği olduğuna dikkat çekiyor.

Yasal düzenlemelere göre asbeste ilişkin bildirimler işverenin beyanına dayanırken, yeterli denetim ve caydırıcı cezalar yok.

DW Türkçe’ye konuşan iş sağlığı bilim uzmanı Dr. Kaan Karadağ’a göre asbestin etrafa yayılmasını engellemek için (dekontaminasyon) yasal düzenlemeler olsa da bu düzenlemeler yeterli veri ya da bilgiyi içermiyor ve yeterli kanıt talep etmiyor. Bu nedenle de asbest uzaklaştırmaları çoğunlukla dışarıya milyonlarca fibril kaçırılarak yapılıyor.

İş veren maliyet odaklı

Karadağ, “Türkiye’de dekontaminasyon üniteleriyle insanlar korunmuyor. Kapatma sistemleri doğru bir biçimde kurulmuyor. Bunlar pahalı işler ve piyasaya bırakıldığı için de düzgün işlemiyor” diyor.

Asbest söküm uzmanı Kenan Yıldız ise eğer iş veren asbest söktüğünü kamu yetkililerine bildirmezse devletin bundan haberi olmayacağını vurguluyor. Sıkıntının tam da burada başladığına işaret eden Yıldız, iş verenin maliyet odaklı düşündüğü ve sağlık riskini göz ardı ettiği görüşünde. Yıldız, gemi sökümü veya kentsel dönüşüm gibi riskli alanlar için ekipler oluşturulup habersiz denetimler yapılması gerektiğini ifade ediyor.

“Cezalar caydırıcı değil”

Cezaların da caydırıcı olmadığına değinen Yıldız, “Çalışma Bakanlığı geliyor, cüzi bir ceza kesiyor. Sonra yapmasanız da bir şekilde yaptı gösteriyoruz. Ve müfettiş arkadaşlar oradan gittikten sonra tekrar eski durumunuza geri dönüyorsunuz” diyor. Buradaki temel sorunun sadece devlet olmadığını vurgulayan Yıldız, “Bu işin üç ayağı var, işveren, çalışan ve devlet. Yani hep beraber biz ancak bu tedbirlerin uygulanmasını sağlarsak başarılı olabiliriz” diye konuşuyor.

Uzmanlara göre Türkiye’deki mevcut tablo, yetkililerin São Paulo Türkiye’ye geldiğinde sökümünde ortaya çıkacak asbeste karşı ne kadar duyarlı olacağına dair fikir veriyor.

Dr. Kaan Karadağ, “Bu gemi bu koşullarda parçalanacak. Hiç kimsenin bu konuda en ufak bir soru işareti olmasın. Çok güzel yapılacak deniyor ama güzel falan yapılmayacak. Çünkü yapılış biçimlerini biliyoruz. Bu yapılış biçimiyle piyasanın bu kadar başı boş bırakıldığı, kontrolün olmadığı bir sistemde hiç kimse bu maliyetlerin altına girip asbest uygun koşullarda parçalamayacaktır” ifadelerini kullanıyor.

“Birkaç on kilometre alana yayılacaktır”

São Paulo gemisindeki asbest endüstriyel olduğundan sağlık riskinin çok daha yüksek olduğuna dikkat çeken Karadağ, “Özellikle parçalandığı yerden itibaren çemberler çizin. Meteorolojik koşulların nereye taşıdığını da dikkate alın. Çok yüksek olasılıkla asbest birkaç on kilometrelik alana da yayılacaktır” diye konuşuyor.

Mezotelyomanın asbest maruziyetinden 30-35 yıl sonra görüldüğüne işaret eden Karadağ, São Paulo’nun sökümünün yapılmasının planlandığı İzmir-Aliağa’da çevresel bir etkilenme olacağını ve bu durumdan 0 yaşındaki bebeklerin bile etkileneceğini vurguluyor. Karadağ, “Yani 0 yaşındaki bir çocuğun 35 yaşında akciğer kanseri ya da mezotelyoma ile karşı karşıya kalabileceği bir durum söz konusu” diyor.

Grieg Green: Genişletilmiş araştırma yapılmalı

DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan São Paulo’nun denetimini yapan ve Tehlikeli Maddeler Envanter (IHM) Raporu’nu hazırlayan Norveçli Grieg Green firması da geminin tüm bölümlerini güvenlik gerekçesiyle denetleyemediklerini ve gemiyi satın alan Sök Denizcilik’e genişletilmiş bir asbest araştırması yapmasını tavsiye ettiklerini belirtiyor. “On yıldan uzun bir süredir yatmakta olan eski bir askeri uçak gemisi olan São Paulo için mevcut belgeler çok sınırlıydı” ifadelerini kullanan Grieg Green sözcüsü, bir IHM raporundaki tehlikeli madde miktarının her zaman tahmini olduğunu, São Paulo’nun ithalat/ihracatında yer almadıkları için söküm için uygun olup olmadığı konusunda yorum yapabilecek durumda olmadıklarını söyledi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir