Uluslararası Af Örgütü, bugün “Protesto Hakkını Koru” başlıklı bir kampanya başlattı. Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard, kampanyayla ilgili “Hükümetler protesto hakkını kolaylaştırmak yerine onu yok etmek için her geçen gün daha ileri gidiyor. Harekete geçmenin ve iktidardakilere devredilemez bir hak olan protesto hakkımızı, hoşnutsuzlukları ifade etme ve özgürce, kolektif ve kamuya açık olarak değişim talep etme hakkımızı yüksek sesle hatırlatmanın zamanı geldi” açıklamasını yaptı.
Uluslararası Af Örgütü, bugün “Protesto Hakkını Koru” sloganıyla bir kampanya başlattığını duyurdu. Örgütten yapılan yazılı açıklamada, “Uluslararası Af Örgütü’nün ‘Protesto Hakkını Koru’ başlıklı kampanyası barışçıl protestolara yönelik saldırılara karşı duracak, hedef alınanlarla dayanışma gösterecek ve insan hakları alanında değişim yaratmak için çaba gösteren sosyal hareketlerin amaçlarını destekleyecek” denildi. Açıklamada, Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Callamard’ın kampanyayla ilgili değerlendirmeleri yer aldı. Callamard, şunları kaydetti:
“HÜKÜMETLER PROTESTO HAKKINI KOLAYLAŞTIRMAK YERİNE ONU YOK ETMEK İÇİN HER GEÇEN GÜN DAHA İLERİ GİDİYOR”
“Son yıllarda, on yılların en büyük protesto hareketliliklerinden bazılarına tanık olduk. Black Lives Matter (Siyahların Hayatları Değerlidir), Me Too ve iklim değişikliği hareketleri dünya çapında milyonlarca kişiye sokaklarda ve çevrimiçi ortamda ırksal adalet ve iklim adaleti, eşitlik ve geçim imkanları talep etmeleri ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve ayrımcılığa son verilmesini istemeleri için ilham verdi. Başka yerlerde, binlerce kişi, polis şiddeti ve öldürmelerine, devlet baskısına ve tahakküme karşı durdu.
Neredeyse istisnasız olarak tüm bu kitlesel protesto dalgaları, devlet yetkilileri tarafından engelleyici, baskıcı ve çoğunlukla şiddetli tepkilerle karşılaştı. Hükümetler protesto hakkını kolaylaştırmak yerine onu yok etmek için her geçen gün daha ileri gidiyor. Bu nedenle, dünyanın en büyük insan hakları örgütü olarak, böylesi bir dönemde bu kampanyayı başlatıyoruz. Harekete geçmenin ve iktidardakilere devredilemez bir hak olan protesto hakkımızı, hoşnutsuzlukları ifade etme ve özgürce, kolektif ve kamuya açık olarak değişim talep etme hakkımızı yüksek sesle hatırlatmanın zamanı geldi.”
“COVİD-19 PANDEMİSİ SÜRECİNDE, YUNANİSTAN VE KIBRIS’TA OLDUĞU GİBİ PROTESTO HAKKINA YÖNELİK GENEL YASAKLARA TANIKLIK ETTİK”
Açıklamada, kampanyayla ilgili şöyle dendi:
“Covid-19 pandemisi sürecinde, Yunanistan ve Kıbrıs’ta olduğu gibi, protesto hakkına yönelik genel yasaklara tanıklık ettik. Birleşik Krallık’ta çıkartılan yeni bir yasa polis memurlarına ‘gürültülü protestoları’ yasaklama yetkisini içeren geniş kapsamlı yetkiler tanırken, Senegal’de başkent Dakar’ın merkezindeki siyasi protestolar 2011’den beri yasak ve hükümet binaları yakınında hiçbir protestoya izin verilmiyor.
Ayrıca, her türde yönetimin hükümetleri, muhalefeti bastırmak için artan şekilde olağanüstü hal yetkilerini bahane ediyor. Bu durum, Covid-19 pandemisinin zirvesinde Tayland gibi ülkelerde yaşanırken, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde hükümetin ilan ettiği ‘kuşatma hali’ Mayıs 2021’den beri ordu ve polis güçlerine Ituri ve Kuzey Kivu eyaletlerinde protestoları sınırlandırmak için olağanüstü yetkiler tanıyor.
“HİNDİSTAN’DA YASADIŞI FAALİYETLERİ ÖNLEME YASASI PROTESTOCULARA, GAZETECİLERE VE İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARINA KARŞI KULLANILDI”
Ulusal Güvenlik Yasası ve yasadaki geniş kapsamlı ‘ulusal güvenlik’ tanımının başka amaçların yanı sıra protestoları sınırlandırmak için de keyfi olarak kullanıldığı Hong Kong’da görüldü. Hindistan’da terörle mücadele kapsamındaki Yasadışı Faaliyetleri Önleme Yasası ve ‘isyana tahrik’ suçu defalarca barışçıl protestoculara, gazetecilere ve insan hakları savunucularına karşı kullanıldı.
“MYANMAR’DA 2021’DEKİ DARBENİN ARDINDAN ORDU, BARIŞÇIL PROTESTOCULARA KARŞI HUKUKA AYKIRI ÖLDÜRÜCÜ GÜÇ KULLANDI”
Uluslararası Af Örgütü, 2000’lerin başından beri, devletlerin protestolara yanıtının, silahlı kuvvetlerin ve ordu ekipmanlarının kullanımını içerecek şekilde askerileşmesi yönünde bir eğilimi belgeliyor. Şili ve Fransa gibi ülkelerde, tam teçhizatlı güvenlik güçleri genellikle zırhlı araçlar, askeri sınıf uçaklar, gözetim dronları, tabancalar ve saldırı silahları, ses bombaları ve ses toplarıyla destekleniyor.
Myanmar’da 2021’deki darbenin ardından meydana gelen kitlesel ayaklanma sırasında ordu, barışçıl protestoculara karşı hukuka aykırı öldürücü güç kullandı. Gözlemcilerin bildirdiğine göre, ordunun iktidara el koyduğu tarihten bu yana 2 binin üzerinde kişi öldürüldü, 13 binden fazlası ise yaralandı.
“CUMARTESİ ANNELERİNİN 900.TOPLANMASI ÇEVİK KUVVET POLİSİ TARAFINDAN ENGELLENDİ”
Kadınlar, LGBTİ+’lar ve toplumsal cinsiyet normlarına uymayan kişiler farklı türde toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, ötekileştirme, sosyal normlar ve mevzuatla karşı karşıya kalıyor. Sudan, Kolombiya ve Belarus gibi ülkelerde kadınlar protestolara katıldıkları için cinsel saldırıya maruz bırakılırken Türkiye’de, örneğin Onur Yürüyüşü yıllardır yasaklanmış durumda.
1995’tenberi her hafta Galatasaray Meydanı’nda barışçıl toplanma gerçekleştirerek, 1980’ler ve 1990’larda zorla kaybedilen yakınları için hakikat ve adalet talep eden Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın Haziran 2022’deki 900. toplanması çevik kuvvet polisi tarafından engellendi. İnsan hakları savunucuları ve kayıp yakınlarının da aralarında bulunduğu 16 kişi gözaltına alındı.”