‘Düşeş’ kazanca ‘düşeş vergisi’

Petrol üreticilerinin ve satıcılarının son dönemde karşılaştıkları durum da aslında ‘düşeş’in iyi bir örneği. Dünyada normal zamanda olmayacak bir dizi olay arka arkaya yaşandı. Kiminin siyah kuğu ya da kiminin gri gergedan diye adlandırıldığı öngörülemeyen gelişmeler oldu. Küresel gerginlik attı, pandemi patladı, talep önce daraldı, ardından canlandı. Rusya Ukrayna’ya saldırdı. Rusya’dan Batı’ya olan gaz arzında kesintiler yapıldı ve petrol fiyatları kimsenin öngöremediği kadar yüksek seviyelere ulaştı. Petrolü üretenler ve satanlar, yani enerji sektöründen ekmek yiyenler dahi böylesine bir artışı öngörememişti. Mevcut yüksek enerji fiyatları aslında bir dizi olayın sonucuydu. Normalde fiyatların bu kadar yüksek olmaması gerekiyordu.

Bu gelişmelerin etkisi çift taraflı hissedildi. Bir yanda karları hiç beklemedikleri kadar yüksek oranda artan petrol endüstrisindeki şirketler vardı ve diğer tarafta ise artan petrol fiyatları nedeniyle bütçeleri sarsılan, alım güçleri gerileyen tüketiciler. Bu tabloya bir de petrol ve diğer fosil yakıt tüketiminin yol açtığı
sera gazı salımı ve bunun yol açtığı küresel ısınmayı eklemek gerekiyor.

Bu durum batı dünyasındaki birçok hükümeti, enerji şirketlerinin olağanüstü karlarından olağanüstü vergi almaya yöneltti. İngiltere, İtalya, Romanya ve hatta Macaristan değişik isimlerle bu tür vergileri uygulamaya koydu. Mesela İngiltere Hazinesi böyle bir vergiden yılda 5 milyar sterlin toplayacak. ‘Windfall tax’ yani ‘düşeş vergisi’ adı verilen bu tür vergilere geçmişte de benzer durumlarda başvurulmuştu. Hatta bizde Marmara depreminde konulan ancak sonra bir türlü kaldırılmayan ‘özel iletişim vergisi’ de aslında bir tür ‘windfall tax’ uygulamasıydı. Savaşlar, doğal felaketler ya da jeopolitik gelişmelerden geniş kesimler zarar görürken, bazı sektörler büyük karlar elde edebiliyorlar. İşte bu durumlarda hükümetler beklenmeyen karları elde edenlerin karlarına ortak olabiliyor. Böyle bir ortaklık ilk başta saçma gelse de, eğer doğru kullanılır ve gelişmelerden zarar görenlerin desteklenmesi için harcanırsa aslında oldukça anlaşılabilir bir uygulamadır.

Enerji piyasalarındaki olağanüstü gelişmeler nedeniyle oluşan karların bir kısmına bir defalık olağandışı vergi yoluyla el konulması ve bu kaynağın enerjiyi etkileyen gelişmelerden zarar görenlerin desteklenmesi amacıyla kullanılması da bu çerçevede anlaşılabilir bir uygulamadır. Önemli olan bu tür kaynağın doğru amaçlar için kullanılması ve hükümetlerin bütçe açıklarının finansmanı için bir araç haline getirilmemesidir.

Enerjide dönüşüm

Dünya enerji sistemi derin bir kriz içinde bulunuyor. Mevcut durum hem ekonomik olarak hem de iklim boyutuyla sürdürülebilir olmaktan çıktı. Daha sürdürülebilir ve dayanıklı bir sisteme geçiş zorunluluğu artık herkes tarafından kabul görüyor. Enerji şirketleri bile bu tür bir geçişin gerekliliğinin farkında. Mesele nasıl geçileceği?

Mark Carney, Net Sıfır İçin Glasgow Finansal İttifakı’nın başkanı. Biz onu daha çok İngiltere Merkez Bankası başkanlığı yaptığı günlerden hatırlıyoruz. Carney yeni şapkası ile yaptığı bir açıklamada, “Mevcut enerji sistemimiz, güvenilir değil, pahalı, ulaşılması zor ve sürdürülebilir değil. Hızla hem iklim istikrarını hem de kapsayıcı ve büyüyen bir ekonomiyi destekleyecek yeni bir sisteme geçmemiz gerekiyor” diyor.

Carney, Financial Times’daki bir yazısında temiz enerjiye geçişin maliyetine ilişkin bir fikir veriyor. Buna göre iklim sorununun çözümü için, yani küresel ısınmanın 1.5 derece ile sınırlandırılması için 2030 yılına kadar temiz enerjiye, fosil yakıtlara yapılandan tam dört kat daha fazla yatırım yapılması gerekiyormuş. Bu ise temiz enerjiye yatırımların mevcut hızının 3’e katlanmasını gerektiriyor.

Temiz enerji dediğimiz rüzgar, güneş, jeotermal, dalga, hidrojen, hidrolik ve biokütle gibi kaynaklardır. Mevcut fosil yakıt ağırlıklı yapıdan temiz enerjiye geçişin önündeki en önemli sorun ise kaynak yetersizliğidir. Bu noktada önerilen çözümlerden biri enerji devlerinin elde ettikleri ‘düşeş’ gelirin önemli bir kısmının yenilenebilir enerjinin sağlanması, aktarımı ve depolanması için geliştirilecek projelerde kullanılması.

Kritik nokta finansman olduğu için temiz enerjiye geçişte finans kesimine önemli bir rol düşüyor. Carney’in başında olduğu ittifakın üyeleri finansal faaliyetlerini ‘net sıfır hedefi’ne geçişe adapte ettiklerini söylüyorlar. En azından kağıt üzerinde öyle. Eğer durum böyleyse, bir yandan olağanüstü vergiler diğer yandan ittifak üyelerinin kredi sağlama imkanlarının artması ile temiz enerjiye geçiş hızlandırılabilir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir